Kitaptan
Bugün Amsterdam’daki son günümüz. Dışarısı çok soğuk olduğundan kahvaltımızı botun içinde yapıyoruz.
...Havaalanına giden tren 13A terminalinden kalkıyor. Sevgili kardeşimle sarılıp vedalaşıyoruz, trene binip gidiyor; yaban ellerde yalnız başıma kalıyorum tekrar.
Havaalanı treninin peronundan çıkışa doğru yönleniyorum. Amsterdam’a uçak ile gelmiş olsaydım şehre ilk gelirken izleyeceğim yol da bu olacaktı. Merdivenlerden zemin kata indiğim yerde dükkanlar var. Hemen sol tarafımda kocaman tabela dikkatimi çekiyor “DRUG STORE”. Oradaki en büyük dükkan da burası. Adamlar alenen uyuşturucu satıyorlar...
17:45 gibi Brüksel’de iniyorum otobüsten. Akşam yemeğimi yemek üzere patates yemek için yürüyorum. Yolda Belçika usulü waffle alıyorum bir yerden 1,80€’ya. Evet, gerçekten de yediğim en güzel wafflelardan birisi.
...Tren yolculuğu esnasında oturduğum koltuğun karşısına bir ara yanında küçük, sevimli bir köpekçik olan bir genç bayan biniyor. Kopekçik oldukça oyuncu ve ayaklarıma sürünüyor, sahibezi kızar gibi yapıyor ama sorun olmadığını söylüyorum. Çantamda bulunan bisküvilerden birkaç tanesini köpeğe yediriyorum; daha bir oyuncu oluyor. Ayaklarımın etrafında dolaşıyor, üstüme sürünüyor. Sahibesi kızar gibi oluyor ama sorun olmadığını, pantolonun zaten kirli olduğunu söylüyorum. Sandviç yerken damlayan yağ lekesini gösteriyorum.
Bazen hayatımızda o anda aksilik gibi görünen şeylerin ileride işe yarayabileceğini o anda göremiyoruz belki ama bunu bir defa daha tecrübe etmiş oluyorum. Nereden bilebilirdim ki pantolonumun üzerindeki yağ lekesinin işe yarayacağını. Aksilik gibi görünen şeylere çok kötü bakmamak lazım....
Devamını okumak isteyenler, kitabı satın alabilirler.
Kitap sipariş sayfası.