Education Centre

Arayabilirsin:   90 (542) 57 107 57

08.04.2011 - Amsterdam 2. Gun

Bottelde müthiş kahvaltı.
Bottelde müthiş kahvaltı.
Nemo Bilim Müzesi.
Nemo Bilim Müzesi.
Botteldeki bekçimiz.
Botteldeki bekçimiz.
Günlük hayatta bisikletliler.
Günlük hayatta bisikletliler.
Rengarenk binalar.
Rengarenk binalar.
Binalar güzel yapılmış.
Binalar güzel yapılmış.
Tramvaydayım.
Tramvaydayım.
"I amsterdam" yazısı.
Yazının önündeki havuz.
Yazının önündeki havuz.
Portakal suyu içelim.
Portakal suyu içelim.
Pizza yiyelim.
Pizza yiyelim.
Madame Tussaud Müzesi.
Madame Tussaud Müzesi.
Hayatın anlamını kavradım :)
Hayatın anlamını kavradım :)
En sevdiğim Bond'tur kendisi.
En sevdiğim Bond'tur kendisi.
Daha iyi bir poz olabilirdi :)
Daha iyi bir poz olabilirdi :)
Kitap sipariş sayfası.

Kitaptan

Botta verilen kahvaltı da hiç beklemediğimiz kadar iyi.

Ekmek üstüne sürmelik, daha sert olan sadece ve otlu olmak üzere üç çeşit peynir; üç-dört çeşit reçel; salam çeşitleri piliç, dana ve jambon; domates, biber bile unutulmamış.

İçecek olarak çay, kahve, süt, meyve suyu alabiliyoruz. Mısır gevreği, müsli ve crusty gibi süt ile ıslatılıp yenebilecek çeşitlerin olması bence böyle bir yerde lüks. Çeşit çeşit ekmeklerin yanında kruvasan da olması bizi iyice sevindiriyor.

Tekneyi işleten Romanyalı çiftin teknede beslediği çok güzel ve iyi huylu evcil köpek ile oynuyorum kahvaltıdan sonra.

Bottan çıkıp yürüyerek merkez gar istasyonuna kadar gidiyoruz. Hava çok güzel ve etrafta günlük hayattaki ulaşımını bisikletle yapan çok insan var.

Rastgele tramvaylara binip bir süre dolaşıyoruz şehir içerisinde. Dam Square’da bulunan bir hintli pizzacıdan ikişer dilim pizza alıyoruz; birisi tavuklu birisi büyükbaş hayvanmış.

Hintli birisinin inek etinden yapılmış pizza satması da ilginç bir durum. İnek eti kutsal değil miydi onların inancında? Ne yiyoruz acaba?

Yemeğimizi yedikten sonra Madame Tussaud müzesine gidiyoruz; müzeye giriş ücreti 21€. Benim gibi üniversite öğrencisi olup ISIC kartı olanlar 18€’ya girebiliyorlar.

...Botta bir süre dinleniyoruz. Sürekli ve sınırsız çay-kahve içme imkanımız olduğundan kahve alıp içiyoruz birer tane. Biraz botun dışında oturuyoruz ama dışarısı akşama doğru çok soğuk oluyor...

***** Hırvatistanlı Kadın *****

...durakta beklerken orta yaşlarında bir bayan geliyor durağa. Bankta daha bir kişilik yer olduğundan sol tarafımda oturmakta olan arkadaşımdan biraz daha yana geçmesini rica ediyorum, sağ tarafımda bir kişinin daha oturabileceği kadar yer açılıyor. Kadın “dobre” diyor ki Bulgarca “iyi” demek. Aynı şekilde Bulgarca “nereden” olduğunu soruyorum.

Hırvatistanlıymış ben de Bulgaristan’da Varna’da doğduğumu söylüyorum. Ailemin ben 8 yaşımdayken Türkiye’ye göç ettiğini anlatmaya çalışıyorum çok zor konuşabildiğim Bulgarca dilinde. Bulgarca konuşmayı denesem de İngilizce biliyor mu acaba diye soruyorum ve konuşmaya İngilizce devam ediyoruz.

10 senedir yaşıyormuş Amsterdam’da ve çok şikayet ediyor şehirden. Her türlü pisliğin bu şehirde olduğunu söylüyor. “Sex çalışanları, uyuşturucu tüccarları; dünyada ne kadar aşağılık insan varsa hepsi bu şehre gelmişler” diyor.

...Şehirde “insan yok” diye şikayet ediyor; iyi insana hasret kalmış gördüğüm kadarı ile. Haritadaki bir yeri sormak için kendisine haritayı uzattığımda hiç beklemediğim gibi tutuyor elimi; hatta kız arkadaşımdan daha sıkı sıkı sarılıyor elime desem yeridir. İneceği yer geldiği zaman hoş sohbetimiz için bize teşekkür edip gidiyor.

Kadının söylediklerinin büyük bir kısmının gerçekten doğru olduğuna inanıyorum. Şehirde her türlü uyuşturucu kullanımı serbest, sex ticaretinin dünyada başka hiçbir şehirde olmadığı kadar rahat yapılabildiği Red Light District diye dünyada ünlü bir bölgeleri var.

Bu gölgede çalışan kadınların ve genç kızların birçoğu bu ülkenin vatandaşları. Bir ahlaki çöküntüye sebep oluyor olsa gerek......

Devamını okumak isteyenler, kitabı satın alabilirler.

Kitap sipariş sayfası.